TAVŞAN İLE ASLAN
Güzel bir vadide birçok yabani hayvan beraber yaşıyormuş. Her şey çok güzelmiş ve herkes hayatından çok memnunmuş. Fakat bu güzelliği bozan bir şey varmış. Bütün hayvanlar aslandan korkuyormuş. Çünkü aslan, sık sık bu vadide tuzak kuruyor ve hayvanlardan birini yakalıyormuş. Bunun için bu ormanda yaşamak çok zor ve tehlikeliymiş.
Hayvanlar toplanıp düşünmüşler ve sonunda aslanın yanına gitmişler. Aslana, “Bize dokunma. Biz de sana her gün yiyecek getirelim.” demişler.
Fakat tecrübeli aslan, hayvanlara güvenmediği için bu teklifi kabul etmemiş ve “Ben yiyeceğimi kendim bulurum.” demiş.
Hayvanlar, aslana söz vermişler ve aslan sonunda bu fikri kabul etmiş. Her gün aslanın yemeği ayağına götürülecekmiş.
Günler böyle geçmeye başlamış. Bir gün sıra tavşana gelmiş. Bunu duyan tavşan “Bu iş ne zamana kadar sürecek?” diye bağırmış ve aslanın yanına gitmek istememiş.
Yabani hayvanlar, tavşanı çağırıp, “Bu zamana kadar sözümüzde durduk. Bundan sonra karşı çıkıp adımızı kötüleme. Yürü, çabuk ol. Aslan rahatsız olmasın.” diyerek ona kızmışlar. Tavşan, arkadaşlarından biraz zaman istemiş. Hem kendisini hem de bu bölgedeki diğer hayvanları kurtaracak bir planı olduğunu söylemiş. Diğer hayvanlar bu planı çok merak etmişler; ama tavşanın ne yapmak istediğini öğrenememişler. Tavşan, biraz geç kalarak aslanın bulunduğu yere yaklaşmış. Aslan, çok sinirlendiği için ayağını yere vuruyormuş. Aslan, hayvanlarla anlaşmanın yanlış olduğunu düşünmeye başlamış. Tavşan, yavaş yavaş aslana doğru geliyormuş. Kızgın bir şekilde kükreyen aslan, tavşanın uzaktan geldiğini görmüş.
Tavşana:
– Filleri bile öldürebilirim biliyorsun değil mi? Küçücük bir tavşan da kim oluyor, diye bağırmış. Tavşan, aslana yalvarmış ve kendisini affetmesini istemiş. Niçin geç kaldığını anlatmış:
– Sormayın efendim, sabahın erken vaktinde bir arkadaşımla, yanınıza geliyordum. Ancak yolda bir başka aslan bize saldırdı. Yalvardım; yapma, bizim bir padişahımız var, dedim. O da, “Kim oluyor o padişah, seni de öldürürüm onu da!” diye karşılık verdi. Ben de son defa padişahımın yüzünü göreyim ve seni ona haber vereyim, dedim.
“Arkadaşını bana bırakırsan sana izin veririm.” dedi. Yalvardım, rica ettim; ama olmadı. Arkadaşımı aldı ve beni yalnız bıraktı. Arkadaşım hem güzel hem de benden iki kat daha büyüktü.
Aslan:
– Doğru mu söylüyorsun? Haydi beraber oraya gidelim ve onun cezasını verelim. Ama yalan söylüyorsan, senin cezanı veririm, demiş.
Bunun üzerine yola çıkmışlar. Biraz yürüyünce derin bir kuyunun yanına gelmişler.
Tavşan:
– İşte ikisi de şurada, demiş ve kuyunun içini göstermiş.
Kuyuya yaklaşan aslan, tavşanın geri çekildiğini fark etmiş ve:
– Niçin ayağını geri çektin, geride kalma, önüme geç, demiş.
Tavşan:
– Korkudan titriyorum, görmüyor musun? Elim ayağım tutmuyor. Beni kucağına alırsan o zaman bakabilirim, demiş.
Aslan tavşanı kucağına almış ve kuyunun içine bakmak için eğilmiş, kuyuda bir aslan ve şişman bir tavşan görmüş. Düşmanını suda gören aslan, tavşanı kucağından bırakmış ve kuyuya atlamış.
Tavşan, aslanı tuzağa düşürmüş ve ondan kurtulmayı başarmış. Büyük bir sevinç içinde arkadaşlarının yanına dönmüş. Onlara bu mutlu haberi iletmiş.
Bütün hayvanlar canlarını kurtardığı için tavşana teşekkür etmişler.
Create your
podcast in
minutes
It is Free